Bu yazıya başlarken yalnızca Bilim Teknik dergisinden neden eskisi gibi keyif almadığımı yazmak istemiştim. Sadece kendime not, yeni bir günlük olacaktı. Ancak yazının ilerleyen bölümlerinde fark ettim ki konu, sadece dergi değil. Aslında eskiden zevk aldığım birçok şeyden neden eskisi gibi keyif almadığımı sorguluyorum. Dergiler de bu genel duruma bir örnek. Bu yazıda daha fazla örnek sıralayabilirdim, ancak bunu başka bir yazıya bırakmak daha iyi olacak gibi görünüyor.
Son bir yıldır Bilim Teknik dergisine aboneyim. Asıl amacım, küçük kızım için Meraklı Minik ve Bilim Çocuk dergilerine abone olmaktı. Ancak fiyatlar o kadar makuldü ki neden Bilim Teknik’i de eklemeyeyim, dedim. Ne de olsa özellikle gençlik yıllarımda okumaktan büyük keyif aldığım, hatta o zamanlar elime geçen her sayısını neredeyse ezberlediğim bir dergiydi.
1990’larda büyümüş biri olarak, o dönemde bugünkü gibi gelişmiş iletişim araçlarına sahip değildik. Bilim kurgu hayranı biri olarak, eskiden televizyonda rastgele karşıma çıkan filmler dışında bu türe dair pek bir şey bulamazdım. İşte o dönemlerde Bilim Teknik dergisi bu boşluğu doldururken, bir yandan da gerçekten bilimsel yazılar okuyabiliyordum. Ancak üniversite hazırlığı, ardından üniversite hayatı derken bu alışkanlığımdan vazgeçtim. O yıllarda neden bilmiyorum, bilim kurgu kitaplarına da pek yönelmedim. Sanırım bunun sebebi, o kitapların varlığından haberdar olmamamdı. Anadolu’nun küçük bir kasabasında, kütüphaneye bile erişmek zordu. Roman denildiğinde aklıma cumhuriyet dönemi yazarlarının eserleri ya da o dönemde bolca okuduğum Rus yazarlarının romanları gelirdi. Üniversite yıllarımda nihayet bilim kurgu ve fantastik romanları keşfetme fırsatı buldum.
Burada bir parantez açmak gerekirse, eskiden Anadolu’da yaşayan gençler için üniversite okumak, yalnızca akademik eğitim değil, aynı zamanda hayata dair geniş bir vizyon kazandırıyordu. Günümüzde de bu durum kısmen geçerli olsa da, eskiden çok daha belirgindi. Çünkü bugünkü gibi kapsamlı iletişim araçlarımız yoktu.
Tekrar konumuza dönersek, aynı heyecanı yeniden yaşayacağımı düşünerek bir yıllık abonelik başlattım. Ancak sanırım yalnızca bir dergiyi tam olarak okudum, sonrasında devam etmedim. Bunun nedenini düşündüğümde, birkaç sebep sıralayabiliyorum.
İlk olarak, dergilerde yer alan makale ve haberleri artık internet sayesinde dergi elimize ulaşmadan çok önce öğreniyoruz. Evet, dergilerde bazen daha detaylı bilgiler yer alıyor; ancak genel konseptlere ve özet bilgilere önceden erişmiş olmak, dergiye olan ilgiyi azaltabiliyor. Eskiden dergide okuduğumuz bilgiler bizi heyecanlandırırken, günümüzde bu heyecanı yakalamak oldukça zor. Örneğin, yapay zeka ile ilgili güncel gelişmeleri dergide okumadan önce onlarca kez farklı platformlarda görmüş oluyorum. Bu durum her makale için geçerli olmasa da derginin eskisi kadar ilgi çekmemesinin önemli nedenlerinden biri.
Bir diğer neden, günümüz problemlerinden biri olan dopamin bağımlılığı. Bu durum, çoğu insan gibi beni de etkiliyor. Her şeye çabuk sıkılma eğilimindeyim ve bu bağımlılık, dergilerin eski tadını vermemesine yol açıyor olabilir.
Son olarak, yaşlandıkça bazı şeylere olan heyecanımızın azalması da bir etken. Okuduğum birçok haber ya da bilimsel keşif, daha önce defalarca karşılaştığım konularla benzerlik gösteriyor. Örneğin, Uluslararası Uzay İstasyonu, en büyük asal sayı keşifleri ya da gezegenlerle ilgili yazılar artık aynı etkiyi yaratmıyor. Bu sadece dergilerle sınırlı değil; hayatın diğer alanlarında da aynı durum geçerli. Yüzlerce film izledikten, saatlerce farklı türlerde müzik dinledikten sonra, bir şeylerden eski heyecanı duymadığınızı fark ediyorsunuz. İlginizi çekmeye ve sizi mutlu etmeye devam etseler de, o zirve noktalarını geride bıraktığınızı hissediyorsunuz.